İbnü’l-Cezeri, 25 Ramazan 751’de (26 Kasım 1350) Dımaşk’ta doğdu. İbnü’l-Cezerî diye anılması Cezîre-i İbn Ömer’e (bugünkü Şırnak’a bağlı Cizre ilçesi) nisbetledir. Kur’an’ı ezberledikten sonra İbnü’l-Buhârî diye tanınan Ali b. Ahmed b. Abdülvâhid’in talebelerinden hadis dinledi ve kıraat okudu.

EĞİTİM YILLARI

İbnü’s-Sellâr Abdülvehhâb b. Yûsuf’tan Ebû Amr b. Alâ’nın kıraatiyle bir hatim indirdi. Daha sonra Hamza b. Habîb ez-Zeyyât’ın kıraatiyle de bir hatim yapıp ardından Nâfi‘ b. Abdurrahman ve Abdullah b. Kesîr’in kıraatlerini cemederek Ra‘d sûresinin sonlarına kadar geldi. İfrad metoduyla Ahmed b. İbrâhim et-Tahhân ve Ahmed b. Receb’den kıraat öğrenimini sürdürdü. Ancak çok zaman alan bu usulü bırakarak İbrâhim el-Hamevî’den cem‘ metoduyla kırâat-i seb‘a okudu.

768’de (1367) Ebü’l-Meâlî İbnü’l-Lebbân’dan kıraat tahsiline devam etti. Aynı yıl tüccar olan babası ile birlikte hacca gitti. Zilkade (temmuz) ayında Medine’de Harem-i şerif imam-hatibi Ebû Abdullah Muhammed b. Sâlih’ten Bakara sûresinin 25. âyetinin sonuna kadar cem‘ usulüyle kıraat okudu. 769’da (1368) tahsil amacıyla Mısır’a ilk seyahatini yaptı. Burada bazı kıraat kitaplarını esas alarak ve cem‘ usulüyle Ebû Bekir İbnü’l-Cündî’den kıraat okumaya başladıysa da Nahl sûresinin 90. âyetine gelince hocası vefat etti. Ayrıca İbnü’s-Sâiğ Muhammed b. Abdurrahman b. Ali ve Ebû Muhammed Abdurrahman b. Bağdâdî’den kırâat-i seb‘a tahsil etti. İbnü’l-Cündî’nin ölümü üzerine yarım kalan hatmini bu hocalardan tamamladı.

MISIR’A İKİNCİ GİDİŞİ

İbnü’l-Cezeri  770 yılı başında (1368 sonları) Dımaşk’a döndüyse de Rebîülevvel 771’de (Ekim 1369) ebeveyniyle birlikte tahsilini ilerletmek için ikinci defa Mısır’a gitti. İbnü’s-Sâiğ’den aşereyi, Ebû Muhammed Abdurrahman b. Bağdâdî’den on imamın kıraatiyle birlikte İbn Muhaysın, A‘meş ve Hasan-ı Basrî’nin kıraatlerini okudu. Şâfiî fakihi Abdürrahîm b. Hasan el-İsnevî’den fıkıh dersleri aldı. Daha sora Dımaşk’a dönen İbnü’l-Cezerî, burada Ebû Yûsuf Ahmed b. Hüseyin el-Kefrî’den kırâat-i seb‘aya göre bir hatim indirdi.

Ziyâeddin Sa‘dullah el-Kazvînî gibi hocalardan usul, meânî, beyân dersleri aldı. Kendisinin belirttiğine göre Kur’an ve kıraat konularında istifade ettiği hocalarının sayısı kırkın üzerindedir. Mısır’daki tahsilini tamamlayan İbnü’l-Cezerî, Dımaşk’ta Emeviyye Camii’nde Kubbetü’n-nesr’in altında kıraat okutmaya başladı. Onun yıllarca sürdürdüğü bu dersleri Endülüs, Yemen, Hindistan, Rum ve Acem diyarından gelen talebelerin ilgi odağı oldu.

Kendisine ayrıca Âdiliyye Medresesi kıraat şeyhliği görevi verildi. Daha sonra Dârü’l-hadîsi’l-Eşrefiyye şeyhliğine getirildi. Ebû Muhammed Abdullah b. Yûsuf İbnü’s-Sellâr’ın 18 Şâban 782’de (17 Kasım 1380) vefatı üzerine Ümmü’s-Sâlih Türbesi kıraat şeyhliği görevini de üstlendi.

Dımaşk’ta bir Dârülkur’ân yaptıran İbnü’l-Cezerî’den Dımaşk ve Mısır’da kırâat-i aşere okuyan pek çok talebe arasında oğlu Ebû Bekir Ahmed, Mahmûd b. Hüseyin b. Süleyman eş-Şîrâzî, Ebû Bekir b. Ahmed b. Musabbih el-Hamevî, Necîbüddin Abdullah b. Kutb el-Beyhakī, Ahmed b. Mahmûd b. Ahmed el-Hicâzî ve Mü’min b. Ali b. Muhammed er-Rûmî gibi şahsiyetler yer alır. İbnü’l-Cezerî 792 (1390) yılında ikinci defa hacca gitti. Kendisinin kaleme aldığı biyografisinde (Ġāyetü’n-Nihâye, II, 249) 793’te (1391) Dımaşk kadılığına getirildiğini söyler.

BURSA’YA GELİŞİ

1 Receb (10 Nisan) günü Antakya’ya ulaştır. İbnü’l-Cezerî, Antakya’da bir müddet kalarak bazı talebelere aşere okuttu; daha sonra Bursa’ya gitti. İbnü’l-Cezerî Bursa’da Yıldırım Bayezid’den büyük ilgi gördü; kendisine yüksek miktarda maaş bağlandı, burada talebe yetiştirmesi sağlandı. Padişahın teklifi üzerine 785 Şevvalinde (Aralık 1383) İstanbul’a yapılan askerî harekâta katıldı; ardından gerçekleşen Niğbolu Savaşı’nda Yıldırım Bayezid’in beraberinde bulundu. Savaştan sonra Bursa’ya giden İbnü’l-Cezerî burada en-Neşr fi’l-ḳırâʾâti’l-ʿaşr adlı eserini yazdı; Ṭayyibetü’n-Neşr’i nazmetti. Bu manzumeyi pek çok talebe ezberleyerek kendisinden aşere okudu. Padişahın oğulları Mehmed, Mustafa ve Mûsâ da onun talebeleri arasında yer aldı.

İbnü’l-Cezerî, yaklaşık yedi yıl sonra meydana gelen Ankara Savaşı’na Yıldırım Bayezid’le birlikte katılarak esir düştü; ancak onun şöhretinden haberdar olan Timur kendisini huzuruna getirterek ona saygı gösterdi ve ikramda bulundu, ardından ülkesine götürüp Keş’te inşa ettirdiği medresede görevlendirdi. Çok arzu etmesine rağmen Mâverâünnehir’den ayrılamayan İbnü’l-Cezerî, 17 Şâban 807’de (18 Şubat 1405) Timur’un vefatından sonra onun torunu Sultan Halîl’den izin alarak 7 Zilhicce 807’de (6 Haziran 1405) Semerkant’tan ayrıldı. Uğradığı Buhara’da gördüğü ilgi üzerine bir müddet burada kalıp ders verdi.

HERAT, YEZD, İSFAHAN YILLARI

İbnü’l-Cezeri 27 Safer 808’de (24 Ağustos 1405) Buhara’dan Herat’a ulaştığında Sultan Mirza Şâhruh kendisini şehrin dışında karşıladı. Burada da bir müddet Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’yi ve Begavî’nin Meṣâbîḥu’s-sünne adlı eserini okuttu. Ardından Yezd’e, oradan İsfahan’a geçti; her iki yerde de bir müddet ikamet edip aşere dersi verdi. Ramazan 808’de (Mart 1406) Şîraz’a ulaştı. Sultan Pîr Muhammed onu burada alıkoydu, pek çok talebe kendisinden kıraat okudu. Daha sonra sultan tarafından kadı olarak tayin edildi. İbnü’l-Cezerî, başta Şîraz’da kalmayı arzu etmemesine rağmen daha sonra burayı benimsedi; Dımaşk’taki gibi bir dârülkur’ân yaptırdı.

Medine’de Harem şeyhi Tavâşî’ye de kıraat okutan İbnü’l-Cezerî 827 (1424) yılında Dımaşk’a, buradan da Kahire’ye gitti; yıllar önce gizlice ayrıldığı bu şehirde bu defa Sultan Eşref Barsbay tarafından saygıyla karşılandı.

TEKRAR KAHİRE’YE GELİŞİ

İbnü’l-Cezeri Kahire’de bulunduğu süre içinde başta kıraat olmak üzere çeşitli dersler okuttu. Aynı yıl Mekke’ye gidip dördüncü haccını ifa etti. Ardından ticarî maksatla Yemen’e gitti. Yemen Meliki Mansûr Abdullah b. Ahmed er-Resûlî ona ilgi gösterdi; kendisinden hadis dinledi. Daha sonra Mekke’ye dönüp 828 (1425) yılında beşinci haccını ifa ederek 829 (1426) yılı başlarında tekrar Kahire’ye geçti; buradan da Dımaşk ve Basra üzerinden Şîraz’a ulaştı. 5 Rebîülevvel 833’te (2 Aralık 1429) Şîraz’da Sûkuliskâfiyyîn’de bulunan evinde vefat etti ve kendi yaptırdığı Dârülkur’ân’da defnedildi.

İbnü’l-Cezeri’nin Evlatları

İbnü’l-Cezerî’nin altı oğlu ile dört kızı olmuştur. Oğullarından Ebü’l-Feth Muhammed 2 Rebîülevvel 777’de (1 Ağustos 1375) Dımaşk’ta doğdu; Kur’an’ı ezberledikten sonra kıraat, fıkıh, hadis ve nahiv gibi ilimleri tahsil etti. Babası Bursa’ya gidince Dımaşk’taki görevleri kendisine devredilen Ebü’l-Feth Muhammed 814 (1411) yılında vebadan öldü. Diğer bir oğlu Ebü’l-Hayr Muhammed Cemâziyelevvel 789’da (Haziran 1387) dünyaya geldi. Kıraat ve hadis tahsil etti. 801 (1399) yılında babasının yanına Bursa’ya gitti. Bir ara Fâtih Sultan Mehmed onu Dîvân-ı Hümâyun’da tuğra çekmekle görevlendirdi.

Kardeşleri içinde ilimde temayüz ettiği anlaşılan Ebû Bekir Ahmed 17 Ramazan 780’de (7 Ocak 1379) Dımaşk’ta doğdu. Kur’an’ı hatmettikten sonra Şâtıbî’nin Ḥırzü’l-emânî’si başta olmak üzere kıraate dair bazı metinleri ezberledi. İbnü’l-Cezeri onu Mısır’a götürüp ders okumasını sağladı. Ardından ona en-NeşrṬayyibetü’n-Neşr ve Taḳrîbü’n-Neşr adlı eserlerini okuttu. Ebû Bekir ayrıca zamanın tanınmış âlimlerinden hadis dinledi. Babası Bursa’da iken yanına gidip bir taraftan kendini yetiştirmeye çalışırken diğer taraftan ders verdi; Yıldırım Bayezid’in çocukları onun talebeleri arasında yer aldı. Bursa Ulucamii’nde imamlık yaptı.

ESERLERİ

İbnü’l-Cezerî’nin çalışmaları için Muhammed Mutî‘ el-Hâfız seksen yedi eseri ihtiva eden bir liste vermiştir (el-İmâm Şemsüddîn İbnü’l-Cezerî, s. 7-51). Ali Osman Yüksel’in düzenlediği listede ise 100 kitap ve risâle bulunmaktadır (İbn Cezerî ve Tayyibetü’n-Neşr, s. 201-203).

Bilgiler islamansiklopedisiden alınmış, kolay isifade edilsin diye ihtisar edilmiştir.

Etiketler: